Beethoven / Symphony No.9 in D minor Op.125 - II. Scherzo
Beethoven / Symphony No.9 in D minor Op.125 - II. Scherzo
rehberi
Rumlar
6. sınıfa giden Rum öğrenciler. 1913 (Bu sayfadaki fotoğraflar, BERKSAV-Belleten/20'den alınmıştır.)
Bergama’nın demografik yapısına ilişkin nitelikli veriler 19. yüzyıl sonrasına aittir. 1840 yılı temettuat defterinde Bergama Kazası mahalleleri gayrimüslim ve Müslüman olarak birbirinden ayrılmış olarak sınıflandırılır. Müslüman olmayan nüfusun yaşadığı hane sayısı 298’dir. Bu hanelerin yaklaşık 200’ünde Rumlar yaşamaktadır ve bu hanelerin Saray, Mahalle-i Cedid ve Cami-i Kebir mahallelerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bergama Rumları’nın nüfusu, 1908 tarihinde tüm gayrimüslimleri kapsayacak biçimde yapılan sayımda 15.102 olarak belirlenir. Gayrimüslim nüfusunun toplamda 16.566 olduğu 1908’de Müslüman nüfus 53.738’dir.
Dr. Georgios Nakracas’ın Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni isimli kitabının Bergama bahsinde, Atina Üniversitesi profesörlerinden Sotiriadis’in istatistiklerine dayanarak 1912 yılında Bergama kazasında 51.098 kişilik toplam nüfusun içinde 25.277 Helen, 1500 Ermeni ve 1000 Yahudi olduğu belirtilmektedir.
Arranagogion Okulu'nda, Rum kız ve erkek çocukların ilk kez bir arada okudukları orta okul son sınıfı.
1913-14 öğretim yılı.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde Bergamalı Rumlar Talatpaşa Mahallesi’nin batısı ile Kurtuluş Mahallesi, Ulu Cami çevresi ve İslamsaray Mahallesi’nin kuzeyinde oturmaktadır.
Bergama’daki Rum okulları, şimdiki 14 Eylül İlkokulu’na bitişik olan binada ve Gazipaşa İlkokulu’nun bulunduğu binada eğitim veriyorlardı.
St Theodoros (Aya Theodoros) Kilisesi'nin gravür (üstte)ve fotoğrafı (sağda).
Kiliseleri ise yine 14 Eylül İlkokulu’nun bulunduğu yerdeki Zoodos Pigi, bugün Kınık Caddesi üzerindeki Kızıl Avlu'nun bir parçası olan silindirik yapılardan biri Aya Antipas (bugün Kurtuluş Camii olarak kullanılıyor) ve Domuz Alanı’ndaki Aya Theodoros idi. Domuz Alanı’ndaki kilise Rumların en büyük kilisesi olarak kabul edilen Aya Theodoros Kilisesi'ydi. 1922 yılında içindekilerin çalındığı ve kilisenin yakıldığı biliniyor. Zoodos Pigi ise 1960'larda Bergama Belediyesi tarafından yıkılmıştı.
1900’lerin başlarında Balkanlar’daki farklı uluslar birbiri ardına bağımsızlık ve egemenlik mücadelesi vermeye başlamıştı. Hızlı toprak kayıpları ve Makedonya’daki Türk-Müslüman nüfusun büyük çaplı göçe zorlanmaları Osmanlı hâkimiyetinin ve varlığının Balkanlar’da daha fazla korunamayacağını gösteriyordu. Bu durumu kavrayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1913’teki Bab-ı Âli Darbesi’yle Osmanlı iktidarına sahip olacak, Anadolu’ya çekilme, Anadolu’yu Türk ve Müslümanlaştırma fikrini hayata geçirmeye başlayacaktı.
Bergama'da Rum aileler (üstte ve sağda)
İlk aşamada 1913 sonlarında Trakya’da başlayan saldırılarla Rumlar ülkeyi terk etmeye zorlandı. Edirne ve civarındaki 30 bin Rum, Osmanlı sınırlarının dışına kaçtı. (Halil Menteş sayıyı 100 bin olarak verir.) 1914 Mart ayından itibaren Edirne civarındaki göç azalırken bu kez Ege Bölgesi’ndeki Rumlara karşı saldırılar başladı.
Söz konusu dönem, Ege’nin iki tarafında da kanlı nüfus değişimleri yaratacak çatışmalara sahne olmaktaydı. Dönemin Teşkilatı Mahsusa sorumlusu Eşref Kuşçubaşı Ege kıyılarının etnik raporunu hazırladı. Rapora göre Ayvalık’ta 120 bin, Çanakkale’de 90 bin, İzmir’de 190 bin, Aydın’da 80 bin ve Urla’dan Çeşme’ye kadar olan bölgede 130 bin Rum yaşamaktaydı. Raporda ayrıca bu nüfusun “İzmir bölgesi ve halkı için büyük tehdit olduğu” belirtilmekteydi. Kuşçubaşı, İstanbul’dan Milas’a kadar Ege kıyılarındaki Rum köylerinin ve demir yolu güzergâhındaki Rum iş yeri sahipleri ve demir yolu çalışanı Rumların öncelikli hedef olarak görülmesi gerektiğini rapor ediyordu.
Bu noktadan sonra başlayacak operasyonların yerel sorumluları arasında Bergama Kaymakamı Arif Hikmet Bey de vardır. Dönemin Britanya konsolosu tuttuğu bir raporda, “yöresindeki Rumları ‘başarılı bir şekilde’ tamamen süren Bergama kaymakamı ve Kınık nahiye müdürü görevlerinden alınmamışlardır.” der. Dış baskılara rağmen suçluların cezalandırılması yerine Menemen, Foça ve Ayvalık kaymakamı gibi nüfusu azaltmak konusunda bekleneni yapmayan/yapamayanlar görevden uzaklaştırılır ya da cezalandırılır.
1865'te açılan Rum Hastanesi Evangelismos. 1910'lar...
Resmi görevdeki memurların yanı sıra Makedon ve Giritli Müslüman göçmenlerin oluşturduğu, eşkıya çetesi tarzından ziyade seferberlik güçleri tarzında işlev gördükleri söylenen çeteler de devreye girer. Bu çeteler Edirne’den, Çatalca’ya ve oradan da Ege’ye doğru hareket alanlarını genişletirler. Ani, şaşırtıcı ve kanlı baskınlarla Rumları göçe zorlar, kaçmaya teşvik ederler.
Bir yandan da gayri resmî bir boykot uygulaması başlar. Rumlara karşı organize edilen boykot Bergama’da da yaygınlaşır. Rum esnaf ve tüccarlardan alışverişin kesilmesi yönünde yapılan çağrıları boykotlar ve boykotları da yağmalamalar izler.
Yabancı devletlerin baskısı üzerine Talat Paşa, Burhaniye’den Manisa, Menemen ve Aydın’ı kapsayan bir inceleme gezisine çıkar. Bu esnada yanında yabancı devlet temsilcileri de bulunmaktadır. Bu inceleme gezisi boykotları ve hadiseleri yatıştırmayacak tersine şiddetin dozu artacaktır.
Bölgedeki Seyrek köyünde yaşayan Rumlar, Talat Paşa’nın ziyaretinden birkaç gün sonra 3 bin kişilik bir çetenin saldırısına uğrar. Köy halkı bu saldırı sonrasında Menemen’e kaçıp sığınır.
14 Mayıs 1914 tarihinde Talat Paşa tarafından İzmir valisine çekildiği iddia edilen telgrafta “İzmir kıyıları boyunca yaşayan Rumlar, Megali İdea’larını hayata geçirmek için gece gündüz çabalıyorlar… Politik nedenlerden dolayı Anadolu kıyılarında yaşayan Rumların, köylerini boşaltıp Erzurum ve Mezopotamya’da yerleşmeleri acil bir zorunluluktur.” der.
Haral Şalvarlı ve Ilektras Prapa'nın düğünü. 1910
Bir Rum düğünü.
Bu tarihten sonra şiddetin dozu artar. Çeşme civarından 45 bin Rum kaçmak zorunda kalır. Eski Foça’da bin 800 Rum hanesi boşalır. Bergama merkezindeki 5-6 bin kişilik Rum nüfusunun çoğunluğu 8-10 Haziran’da yaşanan saldırılar sonucunda Bergama’yı terk eder, Midilli’ye sığınır. Aynı günlerde Kınık’tan 2 bin 600 Rum kiliselere sığınarak atlattıkları saldırı gecesinin sabahında 8 Haziran’da Midilli’ye sığınır.
Bergama kazasının 19 bin civarında olan Rum nüfusunun, Rumköy’de 6 Haziran’da tehdit ve kötü muamele ile başlayan kovmalar; 11 Haziran’da Kalarga, Çandarlı, Kiliseköy ve Saçhari köylerinde yağma, katl ve tecavüz vakaları sonrasında azaldığı bilinmektedir. (Bergama merkezde 7 bin 400, Kınık’ta 3 bin, Dikili’de 3 bin, Çandarlı’da bin 250, Soma’da bin 300 ve bunların dışındaki çeşitli köylerde yaklaşık 2 bin Rum yaşıyordu. Rumların yaşadığı köyler şunlardı: Adzanos, Ancalos (Bademli), İsmailer, Kadıköy, Kalarga, Karahıdırlı, Kiliseköy, Makaron (Kabakum), Rumköy, Sachrani, Sağancı, Zağnos)
Dahiliye Nezareti’nden Aydın vilayetine gönderilen 5 Temmuz 1914 tarihli şifreli telgrafta Bergama’da metruk Rum mağazalarının ticari eşya ve emtiası müzayedesinde Avusturyalı ve Macar tüccarların zarar görmemesi için, ilgili memurların hazır bulunması istenir. Rum mallarının satışına ve devrine başlanmıştır.
Rönesans isimli Rumlar'a ait Genç Kadınlar Birliği. 1920
1914 Temmuz ayından sonra Rumların Anadolu içlerine sürülmesi süreci de başlar. 1915’in ilk 6-7 ayında önce Marmara Rumları ardından da Karasi sahil şeridi Rumları içeri bölgelerdeki Rum ve Ermeni yerleşimlerine doğru sevk edilir. 27 Temmuz’da Yunanistan’ın sert notası üzerine Talat Paşa’nın emri ile sevkiyat durdurulursa da 1916 yılında yerinden etme faaliyeti yeniden başlar. Bu kez Karadeniz bölgesindeki Rumlar sahil şeridinden daha iç bölgelere doğru göçe zorlanır.
1917 Mart ayının sonuna doğru Ayvalık’tan yeni bir sevkiyat başlayacak buradaki Rumların bir kısmı Bergama’ya, 5 bin kadarı da Denizli’ye gönderilecektir.
İttihat ve Terakki politikaları Anadolu’yu Türk ve Müslümanlaştırmak üzere kuruludur ve buna bağlı olarak Balkanlar’dan göç etmek zorunda kalan 300 bin kadar Türk ve Müslümanı Rum ve Ermenilerden boşalan sahil bölgelerine yerleştirmenin zemini yaratılmaktadır.
Rum nüfusun çok büyük kısmı şehrin kurtuluşundan, yani 14 Eylül 1922’den önce Bergama’yı terk etmiştir. Kalanlar da, Yunanistan ile Türkiye arasında 1 Aralık 1926 ve 10 Haziran 1930 tarihlerinde imzalanan antlaşmalarla Bergama’dan ayrılmak zorunda kalır. Bu tarihlerden sonra kentte yalnızca 1949’a kadar yaşamaya devam edecek Yahudiler ile Türk/Müslüman nüfus kalmıştır.